dc.description.abstract |
Tarihi gelişim içinde yerel yönetimler her zaman liberal demokrasinin temel unsurlarından biri olarak düşünülmüştür. Ulus-devlet yapısı ve temsili demokrasi üzerine kurulu klasik liberal yaklaşım içinde yerel yönetimler, yerel taleplerin ve hareketlerin merkezce denetlenmesi ve devlet bütünlüğü içinde çözülmesi için önemli bir araçtır.
Ancak 21. yüzyıla doğru, klasik liberal demokrasi anlayışı değişmektedir. Globalleşme ile yukarıdan, etnik mikro milliyetçilik hareketleri ile aşağıdan aşınan ulus-devlet anlayışı özellikle uluslararası ve uluslarüstü örgütlenmelerin etkinliklerinin artışının etkisiyle zayıflamaktadır.
Bunun yanında, temsili demokrasiye ve merkeziyetçi devlet yapısına duyulan inanç azalırken, bireysel ve toplumsal hak ve özgürlükler ön plana geçmektedir. Yenilenen hukuk devleti anlayışı esas olarak hak ve özgürlükler temeli üzerine kurulmaktadır.
Etnik ve bölgesel talepler 20. yüzyılın son döneminde özellikle liberal demokrasi ile yönetilen devletlerde öne çıkmaktadır. Kıta Avrupası'nın merkeziyetçi modelleri yenilenen liberal demokrasiyi ve hukuk devleti anlayışını anayasalarına taşırlarken yerel talepleri karşılayacak çözümleri temel hak ve özgürlüklerle ilgili çözümlerle birlikte kurumsallaştırmışlardır.
Merkeziyetçi devlet yapısından uzaklaşma, özellikle bölge yönetimlerinin yaygınlaşması biçiminde ortaya çıkarken, bölgesel ve etnik taleplerin kendilerini ifade edecekleri bir kanalı da yaratmaktadır. Bölge hem yönetsel etkinlik hem de ayrılıkçı taleplerin yumuşatılması anlamında zayıflayan ulus-devletlerin önemli bir aracı haline gelmiştir.
Üniter yapılarda görülen yerinden yönetimci gelişmeler uluslarüstü kuruluşlar tarafından desteklenmekte, yerel özerklik özellikle Avrupa Birliği sürecinde önemli bir ilke olarak yerini almaktadır. Bu gelişime paralel olarak, Avrupa Güvenliği ve İşbirliği Süreci'nde bölgesel etnik taleplerin yeri giderek artmakta, azınlık hakları temel hareket alanlarında biri olmaktadır.
Liberal demokrasi kuramında ve uygulamada yaşanan bu gelişmelerin Türkiye üzerinde de etkili olduğu bir gerçektir. 1982 Anayasası'nın çizdiği çerçevede hukuk devleti anlayışının eksikliği kadar ağır merkeziyetçi ve bürokratik devlet yapısının yarattığı olumsuzlukların varlığı temsili demokrasiye ve politik sürece duyulan güvensizliği ciddi boyutlara çıkarmaktadır. Bu yapının, günümüzün yenilenen ve temel hak ve özgürlükler rejimi ile birlikte yerel hak ve özgürlükleri esas alan yeni liberalizm anlayışı ile değerlendirilmesi gerekmektedir.
Yerel demokrasi yaklaşımının, yeni liberal anlayış ile birlikte yaşama geçirilmesi, Türkiye'nin karşı karşıya olduğu Kürt Sorunu için de bir çözüm yolu olarak ortaya çıkmaktadır. Yönetsel etkinlik bağlamında olduğu kadar, yerel etnik taleplerin ayrılıkçı bir hareket haline gelmeden Cumhuriyet'in bütünlüğü içerisinde karşılanabilmesinde yerel demokrasi etkili bir araç olacaktır.
Bu yönde gerçekleştirilecek bir yeniden yapılanma, Türkiye'nin çağdaş liberal batılı bir devlet olma yönündeki tercihi ile de uyumlu olacaktır. Hukuk devleti anlayışını bütünleyen yerel demokrasi, temsili demokrasinin yarattığı güvensizliği ortadan kaldırabilecek katılımcı formülleri içermektedir.
Bu çalışmanın birinci bölümünde Liberal Yaklaşımlarda Yerel Demokrasi; ikinci bölümde ise Yerel Yönetim Modellerine Yeni Liberal Yaklaşımlar konuları incelenmiştir. |
tr_TR |