What are the power symbols in the architecture of the modern era? Ring of Life in Fushun, 30 St Mary Axe in London, Genbaku Domu in Hiroshima, Stockholm Public Library, Rotunda de la Villette in Paris, National Parliament House in Dhaka… What makes those buildings so powerful and iconic? When these buildings are compared to the earlier edifices like the Borobudur Temple in Magelang, Pantheon in Rome, Stonehenge in Wiltshire, Istanbul‟s Hagia Sophia, primitive dwellings like the Indian tipi or the Matakam houses in Cameroon, we see a meaningful connection. Intentionally by mentioning the location of the edifices I want to stress the fact that they belong to different cultures from various regions. Despite the differences, there is a dramatic similarity among the structures which is their form. All the instances above have similar architectural characteristics like having the idea of physically arising, constituting centrality, creating a powerful look in the cityscape – nearly all examples are landmarks-, gathering and uniting people. Those listed features are the end products of a simple figure; the circle. Even though geometrically by means of architectural organization these powerful, iconic structures have a lot in common –constituting a circular form and having a central characteristic– they differ in an important point, which is the meaning that they manifest. It is obvious that today‟s buildings having a similar, circular morphology as historical ones do not manifest the same worldview. The message given by the circular edifices has transformed from sacred to profane. In this specific point, one should ask what is the force or intention that creates this shift in the meaning. What is so powerful and attractive about the circle that intuitively or consciously pushes people to use this symbol to transfer or adapt meaning from the ancient times until now? The answer to these questions is based on Nietzsche‟s theory of „will to power‟. As it is previously underlined what strikes the attention the most in the given edifices is the manifestation of power through the circle. In the circle, the idea of power has never changed throughout the history, what has changed is the quality of power which is sacred or profane.
In this thesis, the altering and remaining meanings of circle throughout the architecture history is analyzed. With the intention of demonstrating the altering meaning of the circle from sacred to profane, one should prove the sacredness aspect of the circle first. Religious monism and creation myths are discussed in relation to the circle, to point out its spiritual character. The relation of the monad- the first, the essence- and the circle is explained elaborately. Moreover, the circle is analyzed from a philosophical monistic point of view where the symbolic meaning that is transformed by people‟s intentions is based on and anatomized by Nietzsche‟s theory of “will to power”. This part expresses the link between the circle and the power. After drawing the relation of power and circle, the altering meaning of circle – the shift from sacred to profane, and remaining meaning of circle – power – is simultaneously analyzed through the history on architectural edifices by referring to the crucial developments. The aim of this thesis is to focus on the archetypal meaning and the importance of the circle form in architectural history as a depiction of the world perception and additionally to ground and assert the change of the symbolic meaning of circle with Nietzsche‟s key concept; “will to power”.
Modern dönem mimarlığının güç sembolleri nelerdir? Fushun'daki Ring of Life, Londra'daki 30 St Mary Axe, Hiroşima'daki Genbaku Domu, Stockholm Halk Kütüphanesi, Paris'teki Rotunda de la Villette, Dhaka'daki Parlamento binası… Bu yapıları güçlü ve ikonik kılan nedir? Bu binalar erken dönem yapıları ile karşılaştırıldıklarında – örnek vermek gerekirse Magelang'daki Borobudur Tapınağı, Roma'daki Pantheon, Wiltshire'daki Stonehenge, İstanbul'un Aya Sofya'sı, Kızılderili çadırı veya Kamerun‟da bulunan Matakam evleri gibi ilkel yapılar – anlamlı bir bağlantı görürüz. Yapıların bulunduğu yerler kasten belirterek, bu yapıların farklı coğrafyalarda bulunan farklı kültürlere ait oldukları gerçeği vurgulanmak istenmiştir. Farklılıklara rağmen, tüm yapıların çarpıcı bir ortak noktası vardır, bu da sahip oldukları biçimdir. Yukarıda bahsedilen örneklerin tamamı, fiziksel olarak yükselmek fikrine sahip olma, merkeziyet oluşturma, şehir peyzajında güçlü bir görünüşe sahip olma – neredeyse tüm örnekler birer kent simgesidir – insanları toplama ve birleştirme gibi benzer mimari özelliklere sahiplerdir. Sıralanan bu özellikler basit bir şekil olan dairenin sonucudur. Mimari organizasyon bağlamında geometrik olarak, bu güçlü ve ikonik yapıların ortak özellikleri çok olmasına rağmen – dairesel biçimlenme ve merkezi karakter gösterme – önemli bir noktada ayrışırlar, bu nokta onların dışa vurdukları anlamdır. Benzer dairesel morfolojiye sahip olan günümüz yapılarının, tarihi olanlarla aynı dünya görüşünü ortaya koymadıkları açıktır. Dairesel yapılarla verilen mesaj kutsaldan, kutsal olmayana dönüşmüştür. Bu önemli noktada şu sorulmalıdır: anlamdaki bu farklılığa yol açan güç veya niyet neydi. Bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde insanların geçmişten bugüne kadar anlamı koruyarak ve/veya anlamını değiştirerek kullandıkları daire sembolünü bu kadar güçlü ve çekici kılan nedir? Bu soruların cevabı Nietzsche'nin „güç istenci‟ teorisine dayandırılır. Daha önceden altı çizildiği üzere, verilen örneklerde en çok dikkati çeken, gücün daire ile dışavurumudur. Tarihsel süreç içerisinde dairenin ilettiği güç fikri hiç değişmez, değişen; gücün niteliğidir yani kutsal veya dünyevi oluşudur.
Bu tezde dairenin değişen ve sürekli kalan anlamları mimarlık tarihi içerisinde incelenir. Dairenin kutsaldan dünyeviye kayan anlam değişimini açıklayabilmek için öncelikle dairenin kutsallığı kanıtlanmalıdır. Daire dini monizm ve yaradılış mitleriyle ilişkili bir biçimde tartışılarak kutsal yönü ortaya konulur. Buna ek olarak daire, felsefi monizm çerçevesinden incelenir ve insanların yönelimleri sonucu dairenin anlamındaki değişim burada Nietzsche'nin „güç istenci‟ kavramına dayandırılıp açıklanır. Bu bölüm daire ile güç arasındaki ilişkiyi vurgular. Daire ile güç ilişkisi ortaya konduktan sonra, dairenin değişen anlamı - kutsaldan kutsal olmayana kayış - ve ebedi kalan anlamı - güç - bir arada tarihsel süreç içerisindeki önemli olaylara değinilerek mimari örnekler üzerinden incelenir. Bu tezin amacı, her dönemde dünya görüşünü yansıtan dairenin mimarlık tarihindeki arketipik anlamı ve önemi üzerinde durmak, ilaveten dairenin değişen sembolik anlamını Nietzsche'nin anahtar kavramı 'güç istenci'ne dayandırmak ve açıklamak.