Diğer Yayınlar
Permanent URI for this communityhttp://acikerisim.bau.edu.tr:4000/handle/123456789/1164
Browse
Item İdari yargıda yürütmenin durdurulması(İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1993) Zehreddin, Aslan; Akgüner, Mustafa TayfunItem Hukuk devleti ilkeleri açısından anayasa yargısı ve idari yargı arasındaki ilişkiler(İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1994) Sayhan, Nazife Şebnem; Azrak, Ali ÜlküItem Radyo ve Televizyon Üst Kurulu(İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1997) Avsallı, Hüseyin; Kuzu, BurhanItem Yeni liberal yaklaşımlar ve yerel yönetimler(İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1998) Erençin, Arif; Çağlar, BakırTarihi gelişim içinde yerel yönetimler her zaman liberal demokrasinin temel unsurlarından biri olarak düşünülmüştür. Ulus-devlet yapısı ve temsili demokrasi üzerine kurulu klasik liberal yaklaşım içinde yerel yönetimler, yerel taleplerin ve hareketlerin merkezce denetlenmesi ve devlet bütünlüğü içinde çözülmesi için önemli bir araçtır. Ancak 21. yüzyıla doğru, klasik liberal demokrasi anlayışı değişmektedir. Globalleşme ile yukarıdan, etnik mikro milliyetçilik hareketleri ile aşağıdan aşınan ulus-devlet anlayışı özellikle uluslararası ve uluslarüstü örgütlenmelerin etkinliklerinin artışının etkisiyle zayıflamaktadır. Bunun yanında, temsili demokrasiye ve merkeziyetçi devlet yapısına duyulan inanç azalırken, bireysel ve toplumsal hak ve özgürlükler ön plana geçmektedir. Yenilenen hukuk devleti anlayışı esas olarak hak ve özgürlükler temeli üzerine kurulmaktadır. Etnik ve bölgesel talepler 20. yüzyılın son döneminde özellikle liberal demokrasi ile yönetilen devletlerde öne çıkmaktadır. Kıta Avrupası'nın merkeziyetçi modelleri yenilenen liberal demokrasiyi ve hukuk devleti anlayışını anayasalarına taşırlarken yerel talepleri karşılayacak çözümleri temel hak ve özgürlüklerle ilgili çözümlerle birlikte kurumsallaştırmışlardır. Merkeziyetçi devlet yapısından uzaklaşma, özellikle bölge yönetimlerinin yaygınlaşması biçiminde ortaya çıkarken, bölgesel ve etnik taleplerin kendilerini ifade edecekleri bir kanalı da yaratmaktadır. Bölge hem yönetsel etkinlik hem de ayrılıkçı taleplerin yumuşatılması anlamında zayıflayan ulus-devletlerin önemli bir aracı haline gelmiştir. Üniter yapılarda görülen yerinden yönetimci gelişmeler uluslarüstü kuruluşlar tarafından desteklenmekte, yerel özerklik özellikle Avrupa Birliği sürecinde önemli bir ilke olarak yerini almaktadır. Bu gelişime paralel olarak, Avrupa Güvenliği ve İşbirliği Süreci'nde bölgesel etnik taleplerin yeri giderek artmakta, azınlık hakları temel hareket alanlarında biri olmaktadır. Liberal demokrasi kuramında ve uygulamada yaşanan bu gelişmelerin Türkiye üzerinde de etkili olduğu bir gerçektir. 1982 Anayasası'nın çizdiği çerçevede hukuk devleti anlayışının eksikliği kadar ağır merkeziyetçi ve bürokratik devlet yapısının yarattığı olumsuzlukların varlığı temsili demokrasiye ve politik sürece duyulan güvensizliği ciddi boyutlara çıkarmaktadır. Bu yapının, günümüzün yenilenen ve temel hak ve özgürlükler rejimi ile birlikte yerel hak ve özgürlükleri esas alan yeni liberalizm anlayışı ile değerlendirilmesi gerekmektedir. Yerel demokrasi yaklaşımının, yeni liberal anlayış ile birlikte yaşama geçirilmesi, Türkiye'nin karşı karşıya olduğu Kürt Sorunu için de bir çözüm yolu olarak ortaya çıkmaktadır. Yönetsel etkinlik bağlamında olduğu kadar, yerel etnik taleplerin ayrılıkçı bir hareket haline gelmeden Cumhuriyet'in bütünlüğü içerisinde karşılanabilmesinde yerel demokrasi etkili bir araç olacaktır. Bu yönde gerçekleştirilecek bir yeniden yapılanma, Türkiye'nin çağdaş liberal batılı bir devlet olma yönündeki tercihi ile de uyumlu olacaktır. Hukuk devleti anlayışını bütünleyen yerel demokrasi, temsili demokrasinin yarattığı güvensizliği ortadan kaldırabilecek katılımcı formülleri içermektedir. Bu çalışmanın birinci bölümünde Liberal Yaklaşımlarda Yerel Demokrasi; ikinci bölümde ise Yerel Yönetim Modellerine Yeni Liberal Yaklaşımlar konuları incelenmiştir.Item İslam ekonomisinde tekelci eğilimler(Marmara Üniversitesi Ortadoğu ve İslam Ülkeleri Enstitüsü, 1998) İlgen, Abdülkadir; Tabakoğlu, AhmetItem İmar planlarının hukuki rejimi(İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1998) Vahdettin, Özcan; Zehreddin, AslanItem Yöneticilerin kar yönetimi ile ilgili tutumları ve İMKB'de bir uygulama(Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2003) Aren, Selim; Özer, GökhanBu çalışmanın amacı, ülkemiz literatürüne kâr yönetimi kavramını kazandırmak, İMKB'de işlem gören firmalar üzerinde uygulamalı bir çalışma yapmak ve gelecek araştırmalar için referans teşkil edebilecek karşılaştırmalı sonuçlar sağlamaktır. Bu amaç doğrultusunda 1992 - 1998 yılları arasında İMKB'de kesintisiz işlem gören ve mali kuruluşlar dışında kalan 90 firma ve 630 gözlem ile 1997 kriz döneminde kâr yönetimi uygulayan firmalar araştırılmıştır. Kâr manipülasyonun belirlenmesi için literatürde yaygın olarak kabul görmüş olan "Düzeltilmiş Jones Modeli" kullanılmıştır. Yapılan analitik ve istatistiksel analizler neticesinde 1997 yılı kârlarında bir önceki yıla göre önemli miktarda artış olan 12 firmanın kâr yönetimi faaliyetleri ile daha düşük kâr raporlama eğiliminde oldukları yönünde bulgular elde edilmiştir. Gelecekte yapılacak araştırmalara ışık tutması açısından, literatürde daha az tercih edilen "Oran Analizi Modeli" ile de kâr yönetimi faaliyetleri araştırılmıştır. Bu analiz çerçevesinde kullanılan bir takım oranların manipülasyonu belirlemede etkili olabileceğine ilişkin bulgulara ulaşılmıştır. Çalışma kapsamı genişletilerek 1994 krizi için de gerek Düzeltilmiş Jones Modeli" gerekse de "Oran Analizi Modeli" kullanılarak aynı firmalar için kâr yönetimi faaliyetleri araştırılmıştır. Yapılan analizler sonucunda 1997 krizinde kârlarını yöneten firmaların 1994 krizinde de benzer manipülatif hareketler içinde oldukları belirlenmiştir. Ayrıca kâr yönetimi yapan firmaların, manipülasyon yaptıkları yılın öncesi veya sonrasında ters yönlü manipülatif hareketler yaparak orta vadede manipülasyonun etkisini yok etmeye çalıştıklarına ilişkin bulgulara da ulaşılmıştır.Item AB ile entegrasyonun Türk ekonomisine ve Türkiye'nin uluslararası rekabet gücüne etkilerinin ölçülmesi üzerine bir yaklaşım denemesi(İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2004) Şengezer, Ermukan; Ardıç, KayaAraştırmamız Türkiyenin AB ile entegrasyon sürecinin Türk Ekonomisi üzerindeki etkisini ölçmeyi hedeflemektedir.Çalışmada bu amaca, entegrasyonun yol açması beklenen ekonomimizdeki rekabet gücü değişmelerinin göstergesi olan "İhracatın faktör yapısı" analiz edilerek ulaşılmaya çalışılmıştır. 1996-2002 dönemi, Gümrük Birliği ve yapısal değişme çabalarının artması nedenleriyle, AB ile entegrasyonun etkilerinin gözlenebileceği dönemdir.Bu nedenle dönem içinde ihracatın faktör yapısındaki değişmeler bulunarak . Gümrük Birliği öncesi 1990-95 dönemi sonuçları ile karşılaştınlmıştır. Elde edilen bulgular şöyle sıralanabilir; l)Araştırma sırasında ülkelerin rekabet güçlerindeki artışın bazı önlemlerle hızlandınlabileceği ,ancak rekabet edebilen bir yapının, zaman içinde ,yavaş yavaş ve pek çok faktörün katkısı ile gerçekleşebildiği anlaşılmıştır. 2) Çeşitli uluslar arası kuruluşlarca yürütülen araştırmalar Türkiye'nin Dünyadaki rekabet gücü sıralamasındaki yerinin 1996-2002 döneminde dikkate değer bir ölçüde artmış bulunduğunu başka bir anlatımla ekonomimizin güçlendiğini göstermektedir. 3)Hesaplamalaıımız Türkiye'de ihracatın yapısında Gümrük Birliğinden sonra emek yoğun ürünlere yönelik güçlü bir artış eğilimi oluştuğunu ortaya koymuştur. 4)İhracattaki gelişmenin, ücretlerdeki düşme ve sermaye getirilerinde azalma kısaca gelirlerden fedakarlıkla gerçekleştirilebildiği anlaşılmaktadır. 5)Çalışmada kullanılan verilerle ,ihracatın yapısında ekonomik gelişmede başarının temel bileşeni olan "Ürün yapısının daha teknoloji yoğun ürünlere kayması" yönünde bir eğilim tesbit edilememiştir. 6)Emek yoğunluğunun hızla artmış bulunması ilk bakışta Türkiye'nin "Ucuz Emek Geri Teknoloji" bileşiminden oluşan bir hatalı gelişim yolu içinde olduğu izlenimini vermekte ise de uluslar arası kuruluşların bulguları bu yaklaşımı desteklememektedir.Bir sonuca varmak için kullanılan emeğin niteliğini hesaba katarak yapılacak kapsamlı araştırmalara ihtiyaç vardır.Item Ekonomide devlet, rekabet politikaları ve düzenlemeler; Türkiye üzerine bir çalışma(Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2004) Ökten, Zeynep N.; Tekeoğlu, MuammerMerkantalist sistem ve Ulus-Devletin doğuşuna tanıklık eden 16. ve 17. yüzyıldan itibaren devlet ekonomi içinde önemli görevler üstlenmektedir. Devletin ekonomi içindeki görevleri zamanın ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarına uygun olarak değişim göstermektedir. Süregelen bu değişim 21.yüzyıl için de geçerliliğini korumakta ve devlet-ekonomi ilişkisi yeni bir yapı kazanmaktadır, iletişim teknolojilerinin hızlı gelişim ve yayılımı "küreselleşme" ve "Yeni Ekonomi" olgularının gelişmesine yol açmıştır. Bu gelişmeler sonucunda uluslararası düzeyde rekabet gücü nü arttırabilmek için devlet ve hükümetlerin üstlenmesi gereken görev, bilginin üretim ve kullanımını destekleyecek altyapıyı geliştirmek ve "işleyebilir rekabet" ortamını oluşturmak için piyasaları regüle etmektir. Ancak, devletin regülatörlük rolüne ilişkin iktisatçılar arasında görüş birliği sağlanamamış bu yüzden regülasyon teorileri iktisat literatüründe geniş yer kaplamıştır. Çalışmanın amacı, 21.yüzyılda ekonomide yaşanan değişimleri irdelemek, bu değişimlere uyum sağlayacak devlet yapısı ile görevlerini belirlemek amacıyla literatürdeki regülasyon teorilerini, piyasa yapısına ilişkin yaklaşımları, rekabet politikalarına ilişkin ülke örneklerini ve uygulamaları incelemek, bu bilgiler ışığında Türk imalat sanayiinin uluslararası düzeyde rekabet gücünü arttırıcı düzenlemelerin ne şekilde yapılması gerektiği konusunda katkı sağlamaktır.Item İşletmelerde liderlik ve örgüt kültürünün bilgi yönetimine etkilerinin incelenmesine yönelik bir araştırma(Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2004) İpçioğlu, İsa; Erdoğan, B. Zafer21. yüzyıl bilgi toplumu ve bilgi ekonomisinde bilgi en önemli stratejik kaynak haline gelmiştir. Bilgi artık emek, sermaye ve işgücü gibi üretim faktörleri arasında yer almaktadır. Bu yüzden, bilgiyi sistematik bir biçimde yöneten ve katma değer elde eden işletmeler rekabet avantajı sağlayacaktır. İşletmeler amaçlarına ulaşabilmek için etkin ve başarılı bir şekilde bilgiyi elde etmek, saklamak, paylaşmak ve kullanmak, diğer bir deyişle bilgiyi yönetmek zorundadırlar. Fakat bilgi yönetiminin etkin ve başarılı bir şekilde gerçekleşmesine etki eden faktörler bulunmaktadır. Bu faktörler; araştırmacılar tarafından "soft" konular olarak nitelendirilen "liderlik" ve "örgüt kültürü" ile "hard" konular olarak nitelendirilen "teknoloji" ve "ölçme" olarak sınıflandırılmıştır. Bu araştırmanın temel amacı; Türkiye'de faaliyet gösteren işletmelerde liderlik ve örgüt kültürü ile bilgi yönetimi arasında ne yönde bir ilişki olduğunu ortaya koymaktır. Bu temel amaç doğrultusunda, bu işletmelerin bilgi ve bilgi yönetimine karşı tutumlarını, bilgi ve bilgi yönetimi ile ilgili mevcut durumlarını, bilgiyi nasıl ve ne derecede başarılı yönettiklerini incelemek, bilgi yönetimi ile ilgili nasıl bir liderlik ve örgüt kültürüne sahip olduklarının ve bunların bilgi yönetimi ile ilişkilerinin ortaya koymak ise alt amaçlarımızı oluşturmaktadır. Araştırma kapsamına İstanbul Sanayi Odasının belirlediği Türkiye'nin İlk 500 Sanayi Kuruluşları alınmıştır. Bu kuruluşlardan anket yoluyla gerekli veriler elde edilmiştir. Elde edilen verileri analiz etmek için sıklık, güvenilirlik, faktör analizleri ve korelasyon kullanılmıştır. Faktör analizi sonucu sırasıyla liderlik bileşenleri; üst yönetimin desteği, strateji ve vizyon ile bilgi lideri, örgüt kültürü bileşenleri; güven, ödül ve takdir sistemi, bilgi yönetimi bileşenleri; bilginin saklanması, elde edilmesi, paylaşılması ve kullanılması başlıkları altında toplanmıştır. Liderlik ve örgüt kültürü ile bilgi yönetimi bileşenleri arasındaki korelasyonlar test edilmiştir. Bulunan sonuçlara göre; Türkiye'de ki işletmelerde liderlik ve örgüt kültürü ile bilgi yönetimi arasında kısmen pozitif bir ilişkinin olduğu görülmüştür.Item Türkiye’de dış borçlanma açısından hazine dışındaki kamu kurumlarının analizi(Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2004) Altundemir, Mehmet Emin; Tatlıoğlu, İsmailItem İnternet bankacılığı hizmetlerinde bireysel müşteriler tarafından algılanan hizmet kalitesine ilişkin bir modelin geliştirilmesi(Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2005) Çelik, Hakan; Erdoğan, Zafer20. yüzyılın son çeyreğinde meydana gelen bilgi ve iletişim teknolojileri alanındaki önemli gelişmeler, birçok ülkenin sosyal yapılarında ve ekonomik faaliyetlerinde büyük dönüşümlere neden oldu. Endüstri ötesi toplumun belirmesiyle birlikte dünya, hizmetler sektörünün ve özellikle bankacılık sektörünün diğer sektörler aleyhine hızla büyümesine tanık oldu. Tüketici güdümlü bu toplumun getirdiği yeni gerçekler yüzünden hizmet kalitesi, ticari bankalar tarafından stratejik bir silah olarak görülmeye başlandı. Sektördeki düzenlemelerden ve sektörün dışa açılmasından kaynaklanan bankaların üzerindeki rekabetçi baskı ve İnternet kullanımındaki patlama, elektronik bankacılık uygulamalarının ve özellikle İnternet Bankacılığının (İB), bankalar arasında benimsenmesini hızlandırmıştır. Bu yüzden algılanan İB hizmet kalitesi kavramı, araştırmacıların ve uygulayıcıların dikkatlerini çekmiştir. Bu çalışmanın temel amaçları, algılanan bir İB hizmet kalite modeli geliştirmek ve bir ölçüm aracıyla bu modele işlevsellik kazandırmaktır. Bu yüzden çalışma, müşterilerin İB hizmet kalitesini nasıl algıladıkları ve sahip oldukları karakteristik özelliklerin hangilerinin, hizmet kalitesi algılamaları üzerinde etkili olduğunu açıklamaya odaklanmaktadır. Bu çerçeve içerisinde, teorik bir araştırma modeli ileri sürülmüştür. Örneklem büyüklüğü 334 aktif e-posta adresine sahip bireysel İB hizmet müşterisi olarak belirlenmiştir. Veri toplama süreci, bu süreç boyunca araştırma katılımcılarının İnternet üzerinden erişimine açık tutulan interaktif bir anket formu kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Araştırma modelinde ileri sürülen nedensellik ilişkilerini incelemek amacıyla, araştırmaya katılan 104 İB kullanıcısından toplanan veriler kullanılarak doğrulayıcı faktör analizi, yapısal denklem modelleme yaklaşımı, kademeli regresyon analizi ve ANOVA gerçekleştirilmiştir. Analiz sonuçları, algılanan İB hizmet kalitesinin hiyerarşik bir yapıda olduğunu göstermektedir. Bu yapı içerisinde web sitesi dizayn kalitesi, sistem kalitesi, başarım kalitesi ve müşteri ilişkileri kalitesi, müşteri tarafından algılanan ana kalite boyutlarıdır. Alt kalite boyutları; kullanım kolaylığı, etkileşim, site içeriği, site görünümü, güvenlik/gizlilik, ulaşılabilirlik, reaksiyon zamanı, esneklik, işlemlerde doğruluk, niteliklere uygunluk, müşteri hizmetleri, kişiye özel farklılaştırma ve sık kullanım avantajlarıdır. Son olarak araştırma sonuçlan net bir şekilde göstermiştir ki, müşterinin sahip olduğu karakteristik özelliklerin algıladığı İB hizmet kalitesi üzerinde hiçbir ciddi etkisi yoktur.Item Dijital bölünme olgusu ve Türkiye üzerine bir uygulama(Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2005) Aytun, Cengiz; Güvel, E. AlperEnformasyon ve telekomünikasyon teknolojileri, yirminci yüzyılın sonlarını şekillendiren en etkili güçlerden biridir. Bu teknolojiler; insanların yaşama, öğrenme ve çalışma şekilleri ve sivil toplum ile devletin etkileşimini devrim yaratacak şekilde etkilemiştir. Bireysel ve toplumsal yaşamı kökünden değiştirmekte, çok ciddi ekonomik, sosyal, kültürel ve politik sonuçlar doğurmakta olan bu devrim, “Enformasyon ve telekomünikasyon teknolojilerine ve hizmetlerine eşit erişememe” adı verilen “Dijital Bölünme” başta olmak üzere pek çok soruna da sebep olmuştur. Bu çalışmada; büyük ölçüde, enformasyon toplumlarının ürettiği enformasyon ve telekomünikasyon teknolojilerini, kullanabilenler ile kullanamayanlar arasındaki uçurum Türkiye bağlamında incelenmektedir. Çalışmada Türkiye’deki enformasyon ve telekomünikasyon teknolojilerin durumu sergilenmekte, Türkiye ile Avrupa Birliği ile arasındaki dijital bölünmeyi sergileyen bir endeks uygulaması yapılmaktadır. Uygulama ile dijital bölünmenin büyüklüğü ve kapanmakta olup olmadığının belirlenmektedir. Buna ilave olarak Türkiye ile AB arasındaki dijital bölünmeye neden olan en önemli faktörler tespit edilmektedir.Item An analysis of the factors affecting the adoption of electronic commerce by SMEs - Evidence from an emerging market(2005) Kaynak, Erdener; Tatoğlu, Ekrem; Kula, VeyselItem KOBİ’lerin büyüme stratejisi alternatifi olarak özel marka uygulamalarının dağitım kanalı ilişkisi yaklaşımıyla değerlendirilmesine yönelik bir araştırma(Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2005) Özgül, Engin; Aksulu, İkbalKOBİ'lerin sağladığı yatırım, üretim, katma değer, istihdam ve girişimcilik kültürü ve ekonomik dinamizm ülkeler için çok önemli bir konudur. Bu nedenle KOBİ'lerin finansman, üretim, pazarlama, yönetim konularında yaşadıkları sorunları ortadan kaldıracak alternatiflerin üretilmesi gereklidir. Bu doğrultuda özel marka üretimi KOBİ'lerin bu alanlarda yaşadığı pek çok sorunu çözme kabiliyetine sahip önemli bir alternatif olarak görülmektedir. Özel markaların özellikle son on yılda gösterdiği ciddi büyüme ve taşıdığı ekonomik önem dikkatleri "özel marka üretimi KOBİ'ler için bir büyüme alternatifi olabilir mi?" soruna yöneltmiştir. Gerçekten de özel markalar her şekilde üreticiye yarar sağlayan bir alternatif oluşturmamaktadır. Ancak şimdiye kadar yapılan çalışmalar bu konuda en önemli üretici konumunda bulunan KOBİ'leri göz ardı etmiş ve bu işletmelerin özel markalardan elde edeceği yararı maksimize edecek amaç, yaklaşım ve faaliyetleri ortaya koymamışlardır. Bu amaçla araştırmada çalışmanın birinci bölümünde Türkiye ve dünyadaki KOBİ'ler, KOBİ'lerin sorunları ve büyüme yaklaşımları incelenmiştir. İkinci bölümde ise özel markaların gelişimi, üretici, perakendeci ve tüketici tarafları açısından konu açıklanmış, üçüncü bölümde ise Türkiye'deki özel marka üreticisi KOBİ'ler, dağıtım kanalı ilişkisi yaklaşımıyla çeşitli açılardan analiz edilerek, özel marka üreticisi olan yada olmayı düşünen KOBÎ'lere yönelik yararlı öneriler geliştirilmeye çalışılmıştır.Item Kamu açıklarının makro ekonomik etkileri : Türkiye çalışması(Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006) Direkçi, Tuba; Doğanlar, MuratKamu kesimi mali politikalarının geleneksel amaçlarından biri de ekonomide uzun dönemde dengeli bir büyüme sağlamaktır. Gözlenen gelişmeler, dünya ekonomisinde kamu kesimi açıklarının, bu ülkelerin kararlı makro denge içinde büyümelerine engel olacak bir yapı meydana getirdiğini sergilemektedir. Geçen son on yılda, ekonomi politikasında hiçbir konu kamunun bütçe açıklarının etkileri kadar tartışılmamıştır. Farklı ideolojilerden politikacılar, açığı azaltmanın tüm ekonomilerin geleceği açısından önemini tartıştılar. Her ne kadar ekonomistler konuyla ilgili olarak farklı yönlere ayrılsalar da, bir çok iktisatçı açıkların zararlı görüşünü paylaşmaktadır. Bu çalışmada da Türkiye Ekonomisi’nin 1990-2003 yılları arası dönemde kamu borçlarının temel ekonomik değişkenler üzerinde oluşturduğu makro ekonomik etkiler incelenecektir. Çalışmanın ilk bölümünde konuya teorik bazda yaklaşılacak, ikinci bölümünde ise adı geçen yıllar için istatistiksel uygulama yapılacaktır. Uygulama çalışmasında Johansen Kointegrasyon (Eşbütünleşim) Analizi ve Vektör Otoregresif Analiz yapılacaktır. Çalışmanın amacı 1990-2003 yılları arasındaki dönemde kamu bütçe açığı değişkeninin ekonominin temel değişkenleri üzerindeki etkisini tespit etmektir. Bu çalışmada yapılan analizler sonucunda bütçe açıklarının milli geliri arttırdığını m2’deki artışın milli geliri azalttığını, faiz hadlerindeki artışın, döviz kurundaki artışın ve son olarak da cari işlemler açığındaki bir artışın milli geliri arttırıcı yönde etkilediği bulunmuştur. Konu ile ilgili yapılan bir çok çalışmada farklı ülkelerden farklı sonuçlar elde edilmiştir. Ancak genel bir değerlendirme yapıldığında bütçe açıklarının ekonomik dengeleri bozucu sonuçları kaçınılmazdırItem Bankacılık sisteminde yeniden yapılandırma : ticari bankalarda performans yönelişleri (Türkiye 2001-2004 örneği)(Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006) Aktaş, Rabia; Öncü, SemraTürkiye’de bankacılık sektörü, para ve sermaye piyasalarında stratejik bir rol oynamaktadır. Bankacılık sektörünün sağlamlığı ve etkinliği, ekonomik büyümeye katkı sağlamak ve finansal kriz riskini azaltmak için ekonomi için hayati bir önem taşımaktadır. Türk Bankacılık Sektörü, 2001-2004 döneminde yoğun bir yeniden yapılandırma süreci geçirmiştir. Çalışmanın, temel amacı, yeniden yapılandırma sürecinde bankacılık sektörünün finansal, etkinlik ve verimlilik performansını değerlendirmektir. Birinci bölümde, bankacılık krizlerinin genel özelliklerini belirlemek amacıyla finansal kriz literatürü incelenmiş ve Türk Bankacılık Sektöründe yakın geçmişte yaşanan krizlere yol açan temel unsurlar analiz edilmiştir. İkinci bölümde, Bankacılık Sektörü Yapılandırma Programlarının teorik çerçevesi ve Türkiye uygulaması incelenmiştir. Son bölümde ise, 2001-2004 döneminde, parametrik olmayan Veri Zarflama Analizi kullanılarak, çeşitli etkinlik ölçüleri tahmin edilmiştir. Toplam Faktör Verimliliğini değerlendirmede, Malmquist endeksi kullanılmıştır. Çalışmamızda, ayrıca, etkinlik ölçüleri ile seçilmiş finansal oranlar arasındaki ilişki araştırılmıştır. Çalışmamızın sonuçlarına göre, inceleme döneminde, teknik, saf teknik, maliyet ve tahsis etkinliklerinde önemli bir etkinlik kazanımı elde edilememiştir. Çalışmanın diğer sonuçları ise şöyle sıralanabilir: (1) Türk bankacılık sektöründe teknik etkinsizliğin temel kaynağı, saf teknik etkinsizlikten çok ölçek etkinsizliğidir. (2) Maliyet etkinsizliğinin nedeni tahsis etkinsizliğidir. (3) Sektörde bankaların büyük bir çoğunluğu ölçeğe göre azalan getiriden kaynaklanan ölçek etkinsizliğine sahiptir. (4) Bankaların etkinlikleri sahiplik yapısı ve ölçeğe göre farklılaşmaktadır. (5) Dönemde, etkinlik artışından çok, teknolojik ilerlemeye bağlı verimlilik artışı elde edilmiştir. (6) Etkinlik ölçüleri ile seçilmiş finansal oranlar arasında ilişki vardır.Item İçsel büyüme ve Türkiye’de içsel büyümeyi etkileyen faktörlerin ampirik analizi(Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006) Yardımcı, Pınar; Ay, AhmetItem Değişkenlik modelleri ve İMKB hisse senetleri piyasası'nda değişkenlik modellerinin kesitsel olarak irdelenmesi(İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006) Sarıoğlu, Serra Eren; Tekbaş, Mehmet ŞükrüBu çalışmanın amacı, hisse senetlerinde riskin nasıl tahminleneceği ve hangi etkenlerin riski belirlediği sorularına Türk Sermaye Piyasası’nda bir yanıt bulabilmektir. Riskin nasıl tahminleneceği sorusunu yanıtlayabilmek amacıyla, İMKB Ulusal–100 Fiyat Endeksi getiri değişkenliğini en iyi tahminleyen değişkenlik modelleri Ocak 1991 - Aralık 2004 ve Mayıs 1996 - Aralık 2004 dönemleri olmak üzere iki ayrı dönem için araştırılmıştır. Değişkenlik modellerinin performansları dört ayrı kesit için iki ayrı istatistikî yönteme göre değerlendirilmiştir. Bunlardan ilki hata istatistikleri, diğeri regresyon analizidir. Elde edilen bulgulara göre, hata istatistiklerinde koşullu modellerin koşulsuzlara göre her kesitte ve her dönemde üstün olduklarını söylemek mümkün değildir. Regresyon analizlerinde koşullu modeller (GARCH, EGARCH ve TARCH) koşulsuzlara göre daha etkin ve tarafsız tahminleyenler olarak bulunmuşlardır. Bu modellerin riski açıklayıcılık güçleri de daha yüksektir; Mayıs 1996 – Aralık 2004 döneminde R2 en yüksek değerini % 29,1 ile TARCH Modeli’nde bulmuştur. Riski belirleyen faktörlerin araştırılması yine iki ayrı dönem için yapılmış ve çalışmada çoklu regresyon analizleri kullanılmıştır. İMKB aylık riskinin aylık faiz oranı, sanayi üretim endeksindeki aylık değişim, para arzında beş ay önce meydana gelen değişim ve yabancı yatırımcı sahiplik oranının bir ayda % 4’ten daha fazla değişmesinden etkilendiği sonucuna ulaşılmıştır. Bu dört etkenden faiz oranı ve yabancı yatırımcı sahiplik oranındaki % 4’ün üzerinde gerçekleşen değişim, diğer iki değişkene göre risk üzerinde daha büyük bir etkiye sahiptirler. Oluşturulan modelin riski açıklama gücü % 56,8’dir. En yüksek açıklayıcılık gücüne sahip bir değişkenlik modelinin neredeyse iki katına yakın açıklayıcılık gücüne sahip olan faiz oranı ve yabancı yatırımcı sahiplik oranının belli bir oranda değişimi, İMKB’nin riskinin yabancı yatırımcıların sahipliklerinden yüksek düzeyde etkilendiğini göstermektedir.Item Opsiyon değerlemenin temelleri ve temel opsiyon değerleme modelleri ile stokastik değişkenliğin İMKB hisse senedi piyasaları’nda geçerliliklerinin araştırılması(İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006) Gökçe, Gökçe Alp; Tekbaş, Mehmet ŞükrüBu çalışmanın amacı temel opsiyon fiyatlama modellerinin İMKB’deki geçerliliklerinin araştırılmasıdır. Bu nedenle 1998-2004 dönemi için geçerli olmak üzere 17 hisse senedi ve iki endeks üzerine yazılmış olan 3.192 adet bir ay vadeli, avrupa tipi, kar payı korumalı, başabaş alım ve satım opsiyonları tasarlanmış ve Black-Scholes modelinin iki ve binomial modelin ise beş versiyonunun kullanımı ile fiyatları tahminlenmiştir. Tahminlenen fiyatlar ile opsiyonun üzerine yazıldığı varlığın yazım anındaki cari fiyatlarının oranlanması yoluyla elde edilen alım/satım sigortası maliyet oranları ile ilgili opsiyonun vadesi içerisinde gerçekleşen değişkenlikleri arasındaki ilişkinin düzeyi regresyon, serisel korelasyon analizlerinin ve anakütle ortalama testlerinin kullanımı ile araştırılmıştır. Elde edilen bulgulara göre alım/satım sigortası maliyet oranları ile gerçekleşen değişkenlikler arasında genel olarak yüksek ve anlamlı ilişkiler vardır. Opsiyon fiyatlarının tahminlenebilirliklerinin yüksekliği açısından, İMKB-30 ve İMKB-100 Endeksleri’nin üzerlerine yazılmış olan opsiyonlarla birlikte veya bunların hemen ardından, üzerlerine yazılan opsiyonların işlemlerine başlanması en mümkün görünen hisse senetleri alfabetik sırayla AKGRT, ARCLK, EREGL, FROTO, KCHOL, PTOFS, SAHOL ve TOASO’dur. Örnek kütleye dahil olan bir çok hisse senedinin fiyatlanabilirlik düzeylerinin 1998’den 2004’e doğru yükseliş eğiliminde olduğu da belirlenmiştir. Endeksleri için ise ilgili dönemde kesin bir yükselişten söz edilemez ancak bunun en belirgin nedeninin dönem içinde fiyatlanabilirlik düzeyinde gerçekleşen tek bir sert ve kısa süreli düşüş olduğu da tespit edilmiştir. Dolayısıyla, ilgili dönem için geçerli olmak üzere, piyasanın zayıf düzeyde etkinliğe yaklaşmaya çabaladığı, bu konuda çok kararlı olmasa da bir eğilim gösterdiği, bir meyile sahip olduğu söylenebilir.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »